KARNE PSİKOLOJİSİ
Karne günü yaklaşmakta, veliler öğrenciler hatta nineler dedeler bile heyecanlıdır. Peki, ne oldu da bu karne günleri heyecan yerine kaygı ve korkuya dönüştü?
Artık çocukların ilköğretim birinci sınıftan itibaren yarışa hazırlandığı, okuldan çok dershanelere gittiği, sosyal ve duygusal gelişimlerinin yetersiz olduğu, sadece akademik gelişimin bu kadar yüceltilmesinin nedeni nedir?
Kendi ruh durumunu kontrol altına alamayan anne babalar, çocuğunu kendi kaygılarına kurban ve test eden veliler artık çok yaygın hale gelen bir durum olarak gözlenmektedir.
Bu yazıda kısaca bir bakış açısı geliştirmek için bazı önerilerde bulunmaktayız.
NELER YAPABİLİRİZ?
- Çocuğun koşulsuz sevildiği ona hissettirmeliyiz.
- Fazla beklenti, öğrencide kaygı yaratır. Harika çocuk imajını kafamızda oluşturmamamız gerekir.
- Çocuğun kötü bir karnesi olabilir, ama kötü davranışlarının olmadığı göz önüne alınmalı ve çocuğun iyi yönleri ön plana çıkartılmalıdır.
- Başka çocuklarla kıyaslamak özgüveni ve benlik algısını olumsuz etkiler. Çocuk sevilmediği hissine kapılabilir.
- Çocuğun karnesine bakarak çocuk hakkında kişilik analizi yapmamamız gerekir ( “bu çocuk adam olmaz” vs gibi).
- Çocuğunuzun karnesi, onun kişiliğinin göstergesi değil, okul başarısının göstergesidir.
- Karne sadece öğrencinin sonucu değil, öğrencinin yaşam ağındaki herkesin sonucudur.
- Karnelerin amacı, günahların derecesi ve adı değildir. Ortaya konulan veya konulamayan akademik performansın göstergesidir.
- Maddi ödülleri abartmadan kullanmalıyız. Mesela ilköğretim çağındaki bir çocuğa pahalı bir ödül almak, karnenin bedeli olarak yorumlanabilir. Onun yerine manevi ödüller (gurur duymak, benim için değerlisin, karne sonucu kötü olsa da benim için koşulsuz seviliyorsun) gibi ödüller tercih edilmeli.
- Aynı zamanda tatilde anne babanın çocukla beraber geçirmesi de aile içi ilişkilerde yapıcı etkiye sahip olmaktadır. Beraber geçirilen ortak zaman çocukta da önemliyim duygusunu arttırır. Aynı zamanda önemli konularda konuşulması imkânını yaratır. Bu nedenle ailenin tüm üyelerinin ortak zaman geçirmesi çok önemlidir.
- Tatil için ortak kararlar ile plan yapmalı, beraber geçirilecek zaman arttırmalıyız.
- Bunun dışında çocuktan bir ebeveyn olarak beklentilerimizi netleştirmeliyiz. Onun potansiyelini çok iyi bilmeliyiz. Yani çocuğumuzu tanımalıyız. Uzmanlardan, eğitim ve danışmanlık merkezlerinden testler ve çalışmalar yaparak güçlü yönlerini ortaya çıkartarak o yönlerini güçlendirmek için çalışmalar yaratmalıyız.
- Karne, çocuğumuzun bize verdiği değeri, sevgiyi önemi ölçmez. Velilerin en büyük sorunu işte budur. Karne sonucu kötü geldiğinde bunu nankörlük ve vefasızlık olarak algılamalarıdır. Karnelerin sadece yeni bir karar alma, yöntem geliştirme ve fark etme olduğunu hatırlamak gerekir.
- Karne sonuçlarına bakarak, önce “NEDEN”leri cevaplamak, sonra danışman veya uzman yardımı alarak “NASIL” ları cevaplamak gerekir.
- Karnesindeki başarısı için öğrenciler tebrik edilmeli, takdir edilmeli, fakat tamamen maddi nitelikli ödüller verilmemelidir.
Şu soruları kendimize sormalıyız:
- Çocuğun özgüvenini kazanması için yardımcı olduk mu, yoksa sürekli eleştirip azarladık mı?
- Sınavlardan düşük not aldığında oturup sorunu birlikte çözmeye çalıştık mı yoksa eleştirip yargıladık mı?
- Çocuğa sağlıklı bir aile ortamı mı sunduk yoksa tartışma ve kavgaların olduğu, iletişimin olmadığı bir ortam mı sunduk?
- Bozuk plak gibi “ders çalış” demek dışında neler yaptık. Ayda bir kere okuluna gittik mi? Dershanesini takip ettik mi? Kaç öğretmeniyle telefonda görüştük?Kaç arkadaşını tanıyoruz?
- Karnesi iyi ise sorun yok diyoruz. Peki, ruh sağlığı, özgüveni ne durumda farkında mıyız?
- Dersleriyle ilgilenip, ders çalışma alışkanlığı kazandırdık mı yoksa onun yerine derslerini biz mi yaptık?
- Çocukların en iyi öğrenmeyi, nasihat şeklinde değil de model alarak yaptığını bilmemize rağmen, yapması istenen davranışlarda ona model olabildik mi?
- Sadece para vererek, giydirerek, bir dediği iki yapmayarak görevimizi yaptığımızı sanarak, çocuğun gözüyle bakabildik mi?
Eğer nota aşırı önem verirseniz, onu kıyaslarsanız, ona küserseniz, kendini değersiz hissedecek, öfke nöbetleri yaşayacaktır. Kendisine bu duyguları yaşatanlardan (velilerden) nefret edecektir. Çocuğunuz sizin beklentilerinizi her zaman karşılayamayabilir. (karşılamak zorunda da değildir)
Unutmamak gerekir ki; dünyanın seyrini değiştiren filozoflar bile sınıf tekrarı yapmışlar okuldan bile atılmışlardır. Çocuklarımızı dünyaya başarılı olup bizi en iyi şekilde temsil etmeleri için dünyaya getirmedik
Sevgi ve saygı ile…